18.11.08

Nikah doğumdan sonra

Pelin Kömükçü 2.5 yıldır nişanlı olduğu Rafi Morera ile kızları dünyaya geldikten sonra nikah masasına oturacak.Hamileliğinin dokuzuncu ayına giren oyuncu Pelin Körmükçü nişanlısı Rafi Morera ile doğumdan sonra nikah masasına oturacaklarını söyledi.
Hamile kaldıktan sonra hemen düğün yapmak istemediklerini söyleyen Körmükçü, "Kızımız doğduktan sonra parti yapacağız. Bu parti hem kızımıza hoşgeldin partisi olacak hem de bizim düğünümüz olacak" dedi. 

İki yeni siyasi parti kuruldu

İsimleri ''Alternatif Parti 1'' ve ''İşçilerin Sosyalist Partisi''.''Alternatif Parti 1'' ve ''İşçilerin Sosyalist Partisi'' adıyla iki yeni siyasi parti kuruldu.

İçişleri Bakanlığı'na daha önceden kuruluş dilekçesi veren ''Alternatif Parti 1'' Genel Başkanı Mustafa Reşit Burkan, İçişleri Bakanlığına gelerek partinin kurulduğuna ilişkin ''alındı'' belgesini teslim aldı. Çıkışta basın mensuplarına açıklama yapan Burkan, iktidara geldiklerinde ilk olarak akreditasyon sorunun kaldıracaklarını belirtti. Hükümetin politikalarını eleştiren Burkan, ''partisinin lideri, programı, projeleri ve amblemiyle iktidara alternatif olacağını'' savundu.

Kısa adı ''ALPARTİ'' olan partinin ambleminin de ''güneş ve burma bilezik''ten oluştuğunu söyleyen Burkan, ''Güneşin ampulün alternatifi olduğunu, bileziklerin ise refahı temsil ettiğini'' belirtti.

Bu arada, ''İşçilerin Sosyalist Partisi'' yöneticileri de ''alındı'' belgelerini almak üzere İçişleri Bakanlığı'na geldiler.

Bakanlıktan çıkarken basın mensuplarının sorularını yanıtlayan parti yöneticileri, kısa adı ''Sosyalist Partisi'' olması planlanan partinin iki hafta içinde yapılacak kurucular kurulu toplantısında genel başkan ve amblemin belirleneceğini kaydettiler.

İçişleri Bakanlığı kayıtlarına göre son kurulanlarla Türkiye'deki siyasi parti sayısının 61'e yükseldiği belirtildi.

"Vertrauen" güven demektir

Göçmen çocuklar Alman yetişkinlerle biraraya geliyor. Özlem Topçu'nun haberi..ALMANYA Türk Toplumu Hamburg grubu ve Hamburg Vatandaş Vakfı yeni bir
proje yönetiyor: “Güven-Vertrauen”.
Bu projenin amacı, 5 -12 yaş arası göçmen çocuklarını Alman yetişkinlerle
bir araya getirmek, uzun vaadeli mentor ve öğrenci ilişkileri kurmak.
Proje, geçen yıl Hamburg’un Altona-Altstadt Semti’nde yapilan deneme
döneminden sonra şimdi sehrin diğer semtlerine ve diğer ülke kökenli
çocuklara da açılacak.
Proje yönetmeni ve Almanya Türk Toplumu üyesi Güven Polat hedeflerini
şöyle ifade etti:
“Birkaç yıl içinde Hamburg’da yaşayan 25 yaşını doldurmayan gençlerin
yüzde 50’si yabanci kökenli olacak. Ama Almanya’da yetişen yabancı asıllı
çocuklar eğitimde ve sonra da iş yaşamlarinda başarılı olamıyor. Bu bir
gerçek ve “PISA” (Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı)
araştırmalarının bir sonucu. Bu durumu değistirmeliyiz, yoksa hepimiz
kaybederiz. Uyumunn en büyük motoru insanların arasında eşitliği artirmak
ve azınlıklara eğitimde eşit şans tanımaktır. Ama okulda başarılı olmak
için çocuklarımız öncellikle kendilerine güvenmeyi öğrenmeli ve
kendilerini Alman toplumunun bir parçası görmeli.”
Yeni arkadaşlıklar kurmak ve birbirini tanımak için, Hamburg Altona
Semti’nde bulunan Türk Toplumu’nun ofisinde düzenlenen projenin tanıtımına  yaklaşık 60 çocuk, anneleri, babaları ve gelecek mentorlar katıldı. On  yaşındaki Kemal, yeni ablasını pek çabuk benimsedi ve “benim ablam ya da  ağabeyim yok, onun için çok seviniyorum” dedi. Kemal’ın mentoru 25
yaşındaki Katrin Elger olacak. Bugünden itibaren bir yıl içinde haftada
bir kere buluşup birlikte vakit geçirecekler. Katrin Elger, “Kemal bana
piyano çalmak istediğini anlattı. Benim piyanom var ve ona biraz
öğreteceğime söz verdim” dedi.
Proje yöneticisi Güven Polat, göçmen çocuklarının yaşadığı zorluklari
biliyor. Yetmişli yıllarin başında annesi ve babasi işçi olarak Almanya”ya
göç etmiş ve Polat”ı da yedi yaşındayken Almanya”ya getirmişler. Kisa süre
sonra yaşadıklari sitedeki Alman komşulara “amca” ve “teyze” demeye
başlayan Güven Polat, “Bu kişiler bana çok iyi davrandı ve kendi yeğenleri
gibi baktı. Bana Almanya”nın güzel yüzünü gösterdiler” dedi.
“Güven Projesi” başlangıçta Türkçe konuşan ve Altona-Altstadt ve
çevresinde yaşayan çocuklar için pilot proje olarak düşünülmüştür. Daha
sonra süreçte proje diğer ulkelerden çocuklara ve Hamburg’un diğer
semtelerine de yaygınlaştırılacak.
Projenin yöneticileri, birlikte uçurtma uçurdular, Hamburg’u keşfedip
oyunlar oynadılar ve bol bol okudular. Proje boyunca sürecek bu
etkinliklerle, mentor ile öğrencisi arasında güvene dayalı bir ilişkinin
gelişmesi arzulanıyor. Güven Polat buradaki amacı şöyle açıklıyor:
“Hedefimiz çocuğun özgüvenini, lisanını ve eğitime ilgisini artırmak ve
kültürler arasında aynı seviyede köprüler oluşturmak.”
Mentoring ne demektir?
Mentor kelimesi eski Yunanca’dan geliyor ve “tecrübeli danışman, yardım
eden, teşvik eden” demektir.
Mentoring’in temeli İngilizce konuşulan bölgelere dayanır ve çoğunlukla
daha yaşlı ve tecrübeli bir şahıs (mentor) ile başka bir, yardıma ve
talimata ihtiyaci olan şahıs (mentee) arasındaki dayanışma ve
yardımlaşmayı belirtir.
Bu durumda mentor idol, önder rolünü üstlenir ve mentee’ye kendi
yeteneklerini geliştirmesi ve güçlendirmesi için yardımcı olur.
Bu ilişkiden sadece mentee değil, mentor da faydalanmaktadır – karşılıklı
olarak birbirlerinden öğrenmeleri ve dostluklar kurmaları olanaklı
olacaktır.
Neden “Güven-Vertrauen”?
Güven hem projenin hem de amaçlarının başarılı olabilmesinin ön
koşuludur.Özellikle de menteelerin kendilerine olan güvenlerini
pekiştirmeleri amaçlanıyor. Proje yöneticileri bu çocukların Alman
toplumun tam bir üyesi olduklarını ve orada kendilerine bir gelecek
kurabileceklerini anlayabilmeleri için bu güvene ihtiyaçları olduklarını
vurguladı.

"Türkiye'nin yüzde 99'u diş tedavisi olmalı"

Hem de acilen...Kayseri Dişhekimleri Odası Başkanı Dr. Umut Kural, Türkiye nüfusunun yüzde 99'unun acil diş tedavisine ihtiyacı olduğunu söyledi.

Kural, ''Bilimsel Diş Hekimliğinin 100. Yılı'' ve Ağız Diş Sağlığı Haftası nedeniyle düzenlediği basın toplantısında, Türk diş hekimliğinin, 100 yıl öncesine göre büyük gelişme kaydettiğini belirtti.

Türk diş hekimlerinin yurt dışındaki meslektaşlarından çok daha üstün hizmet sunduğunu savunan Kural, şöyle devam etti:

''Bizim esas vurgulamak istediğimiz konu, toplumun ağız ve diş sağlığının korunmasıdır. Bu konuda çok büyük eksikliklerimiz var. Bugüne kadarki hükümetler ne yazık ki ağız ve diş sağlığı hizmetlerine üvey evlat muamelesi yapmışlardır. Ancak ağız ve diş sağlığı genel sağlığın ayrılmaz bir parçasıdır. Umarız Dünya Sağlık Örgütü'nün ağız ve diş sağlığına verdiği önem bizim bürokratlarımıza da örnek olur.''

Kural, toplumun ağız ve diş sağlığı konusunda bilinçlendirilmesi için ebeveynlerin, öğretmenlerin, Diyanet İşleri Başkanlığının, basının, bu konuda en ufak bir fayda sağlayabilecek tüm kurum ve kuruluşların kendilerine destek olmasını istedi.

Türkiye nüfusunun yüzde 99'unun acil diş tedavisine ihtiyacı olduğunu ifade eden Kural, gebelerin, çocukların, yaşlıların ve romatizmal kalp hastalığı gibi sistemik hastalığı olanların risk grubunda olduğunu bildirdi.

Kural, kalp hastalıklarının 7'de birinin diş kaynaklı olduğuna dikkati çekerek, ''Bu söylediğim rakam, bilimsel bir veridir. Ancak Türkiye'de hastalıkların kökeni maalesef araştırılmıyor. Hastalıkların kökenine inilebilse birçok hastalığının kökeninin diş kaynaklı olduğu ortaya çıkacaktır'' dedi.

Ağız ve diş sağlığının korunması için öncelikle vatandaşların hekime gitmeye alıştırılması gerektiğini vurgulayan Dr. Umut Kural, şunları kaydetti:

''Gelişmiş ülkelerdeki filmlere, programlara bakın. Hiçbir programda çocukların, ebeveynlerin dişlerini fırçalamadan yattığını göremezsiniz. Çünkü programın yapımcısı biliyor ki eğer onu dişini fırçalamadan yatırırsa toplum kendine inanmayacak. Bizim yaptığımız dizilerde ise dişini fırçalamadan yatmak bana dahi doğal geliyor. Bu ciddi bir tespittir. Bütün bunlar toplumun alışkanlığıdır. Bu alışkanlığı kazanmamız lazım. Diş hastalıklarının yüzde 100'ü önlenebilir hastalıklardır. Bu alışkanlığı kazandığımızda hastalıklar önlenebilecektir.''